Konaklar Mahallesi, eski adiyla Makrevis, Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı bugünkü sayısıyla ilçeye bağlı 27 köy’den biri iken sonradan aynı ilçenin 6 mahallesinden biri olmuş, Fırtına Vadisinin aşağı yamacına kurulu, denizden 300 metre yükseklikte, ilçe merkezine yaklaşık 1 km mesafede bir yerleşim yeridir.

Köy’ken, ilçeye bağlı diğer köylerden büyükçe bir bölümünün isimleri; Köprübaşı (Abicho) , Aşağı Şimşirli (Canotdobra), Çat (Çat), Şenyuva (Çinçiva), Yaylaköy ( Elevit), Çayırdüzü (Guvant), Ortaklar ( Hemşinbaş), Sıraköy (Hemşinaşağıköy), Ortayayla ( Hemşinortaköy), Kaplıca (Holco) , Hisarcık (Kaleibala), Yukarışimşirli ( Kısmenmelivar), Zilkale ( Kolona), Murat (Kömilo), Yolkıyı (Kuşiva) , Göroluk (Livikçakıslı) , Dikkaya (Makalisgirit), Meydan (Meydan), Ülkü (Mollaveys), Topluca (Sano), Yazlık Vareş) ve Şenköy (Şenköy) dür.

 1957 yılında bir kanunla ilçe olmuş Çamlıhemşin’in bugünkü idari yapılanması içinde, Konaklar Mahallesi’ ne komşu diğer mahalleler; Çamlıhemşin Merkez, Aşağı Çamlıca, Yukarı Çamlıca, Sırt ve Kavak mahalleleridir.

2000 yılı genel nüfus sayımına göre, Çamlıhemşin’in genel nüfusu 8206, mahalleriyle birlikte merkezin, 2355 ve köylerinin 5851 dir.Konaklar Mahalesinin seçmen sayısı 250 civarında olmakla birlikte kış ayları bölgede kalan hane sayısı Jandarma Lojmanında oturanlar hariç 50 hane civarındadır.

Pogina (Boğaziçi), Ortan , Küşiva (Makrevis diliyle Küşüve ) ve Habak köyleriyle çevrili bu müstesna yerleşim biriminin iklimi, Fırtına Havzasının genel karakteriyle mütenasip yılda 200 gün’ün yağışlı olabilmesinin normal bulunduğu, sabahları pırıl pırıl olan gökyüzünün öğleden sonraları ansızın bulutlanabildiği, yamaçlardan yukarı 700 metrelerden itibaren basan sis ve bulut’un insanı gizemli bir başka dünyaya götürdüğü, yaz- kış meskun ve doğa tutkunlarının pek beğeneceği ilginç bir yerdir. Mahalleye verilen “Konaklar” isminin muhtemel kaynağı içinde barındırdığı çok sayıda taş ve ahşap konak’dır.

Makroviç’in Latince “Büyük Yerleşim Yeri “demek olduğu, “Makrovios” kelimesinin Yunanca uzun ömürlü demek olduğunu yazmıştır, Muzaffer Arıcı,”Her yönüyle Rize” adlı kitabında. Sevan-Müjde Nişanyan çifti ise “Gezi Rehberi” adlı kitapçıklarında Makrevis ( Bazı köyler Makrevinç demekte) kelimesinin Lazca ve/veya Ermenice olmadığını belirtmişler. Bu konakların her biri “bir aile lakabı”yla biliniyor..En ünlülerinden birinin ismi Tarakçı Konak, diğerinin Dudi’nin Konak ve korunması gerekli Kültür Varlığı olarak tescil edilmiş her bir konağın da nesilden nesile aktarilan romansı aile öyküleri var…

Derler ki; bu iki konağın da ortaya çıkışı   aynı aileye mensup kişilerin rekabeti neticesi olmuş…

Tarakçıoğlu Konağı’nı yaptıran Hurşit Ağa, pek saygın, biraz da korkulası ünlü bir Ağa imiş. Her gittiği köyde atının terkisine istediği bir kadını alarak köye dönermiş. Böyle nam salmış vadiye. Üç evlilik yapmış ya da üç eş’den çoğalmış ailesi.Çalışmaya gittiği Rusya’dan (80 yıldır bu olgu “gurbet” adıyla tanımlanır.) kazandığı parayı bugün hala ayakta kalabilen bir büyük taş konağa yatırmış.(Tarakçı Konak). 17 odalı, 3 katlı, pencerelerinde vitray,   misafir odalarında şömine bulunan, şöminelerinin havalandırma gözleriyle o soğuk diyara sıcacık mekanlar sağlayan mühendislik çözümleri insanı hayrete düşüren, hayvanların barındığı “ahır”ı , bile kemerli kapılarıyla başlı başına estetik özellik taşıyan, ahşap bölümleri “oyma” sanatından örneklemeler sunan, pencere ve duvar demirleri , kapı kolları, menteşeleri ve özel koruma boyaları Rusya’dan getirilmiş, taş ve ahşap karışımı, ahşabı çam ve kestaneden, dönen yemek verme dolabı, kütüphanesi ve hamam bölümüyle özel önem verilmiş Ağa odası bulunan bu görkemli konağı bugün meraklıları gezebiliyor. Zaman, konağın birçok bölümünü ve yanındaki zarif misafirhaneyi tahrip etmiş durumda ve güzel Anadolumuzun tarihi ve kültürel nice mekanları gibi bu yapı da bakım ve restorasyon bekliyor.

Konağın yaşının 20. yüzyılın başı olduğu tahmin ediliyor. Vadinin altındaki meskun bölgeden, konağın bulunduğu yamaca tempolu yürüme ile çıkış 40-45 dakikadan az değil ve düşünün ki, inşa edilirken kullanılan “taşlar”ın bir kısmı elden ele aktarılarak yerine ulaştırılmış.

Gelelim öteki öyküye..

Tarakçıoğlu Hurşit Ağa böyle gösterişli bir konak yaptırır da Recep Ağa boş durur mu? Recep Ağa da Tarakçı’nın Konağın biraz üstündeki geniş bir araziye, 30 odalı, çatı ve ahırı ile birlikte 5 katlı büyük bir konak yaptırmış. Bu konağı vadideki diğer konaklardan ayıran en önemli özellik o zamanki mimaride büyük bir yenilik sayılan “antre” kullanımı olmuş. Her bir odaya hol gibi bir antreden sonra ulaşılıyor.İş’in ilginç yanı, antre’lerin bugünkü mimaride kullanılan ve geniş yatak odalarına bitişik giyinme-soyunma odası fonksiyonu gören açık mekan özelliğini taşıması..Köşe odalarda bacalar mevcut.. En çarpıcı mimari öğe, banyo tasarımı.. O zamanki ustalarının banyo yapma ihtiyacına çözüm olarak geliştirdikleri yöntem, “peke” denilen ahşap kapak ve içi küvet vazifesi gören dıştan sedir görünümündeki dekoratif buluş.. Kapak kaldırılıyor, içindeki taş oyuğa “küvet” niyetiyle giriliyor, yine taş’tan bir oturağa oturulup , baştan vücuda sıcak su dökülerek yıkanılıyor ve iş bitince kapak tekrar kapatılıp odanın normal kullanımına dönülüyor. Konağın mühendislik ve estetik detayları “minareler yıkılmış ama mihrap yerinde” misali yılların baskısına hala yıkılmadan durabilmiş. Binayı yapan işçilerin Birinci Dünya Savaşı sırasında kaçtığı rivayetinden yola çıkılarak Konağın yapım öyküsünün yaklaşık 94 yıllık bir mazisi olduğu tahmin edilmekte.

 

Her iki konağın da yapımı yıllarca sürmüş. 7 ayrı taş ocağı bu konakların inşaatına çalışmış deniliyor. Mısır’daki piramitlerin yapılışı gibi en fazla insan emeği kullanılmış, yapı malzemelerinin nakliyesi işinde. Katırlara yüklenerek yapılan taşıma ise, en gelişmiş teknoloji idi herhalde.

 

Başka Konaklar’da var, Konaklar Mahallesinde. Hacaloğlu ailesine ait, dış cephesi ateş tuğlasından örülü, içerisi ahşap 10 odalı bir konak, Deliemet ailesine ait benzer bir başka konak, Melik lakaplı aileye, Koçi ailesine ait ahşap konaklar mesela.. Benzer mimari özelliklere , ailelerin maddi gücüne ve ne kadar kalabalık olduklarına bağlı olarak oda sayıları büyüyor ve detaylarda zenginlik değişiyor.Refah düzeyi ve gurbetin getirdiği vizyon ile tuvaletler, binanın içinde olabilmiş, banyolar için katlar aşılıp, işkence çekilmiyor.

 

Konak büyüklüğünde olmasa da hala kullanılan eski ahşap evler de mevcut mahallede. Bu evler, Düz, Pogina, Çelina, Helişli, Cerehli gibi isimlerle tarif edilen bölgelere yayılmış ve birbirinden oldukça ayrık yerleşkeler içinde.

Bugün bu tarihi yapılara TOKİ evleri eklenmiş durumda. Fırtına deresinin hemen kenarında, Küşüve Dibi denilen mevkide birdenbire karşınıza 8 bloktan oluşan bildiğiniz şehir sitesi tarzında, evler çıkıyor. Yörenin ekonomik canlanmasından ziyade “yazlıkçı” ya hitap eden bu konutların dış cepheleri Allah’tan beton değil.. Atıklarının çevre uyumunu henüz tam anlamış değiliz.Mahallede, sağlık ocağı, jandarma binası, çay alım evi mevcut. Yldızlı Turistik Konaklama imkanı Ayder’de olduğundan , Konaklar’da turist ve özellikle İsrailli meraklıları ağırlama hizmetini İdris Amca’nın muhteşem dere manzaralı mütevazi oteli veriyor.( Doğa Otel) Dağ ve orman yürüyüşleri, isimleri Yukarı Kavron, Hazindağ, Amlakit, Sal, Pokut, Samistal olan yaylalara çadırlı/ pansiyon konaklamalı geziler, kamplar, raftingçilere heyecan dolu su serüvenleri mahallenin yeni gelişecek kontrollü kalkınma modelleri olma yolunda.

Giderek küçülen çay tarımı, nerdeyse yok olmuş hayvancılığın yerini yeni gelişen arıcılık, kültür balıkçılığı, sera tarımı gibi ekonomik faaliyetlere bırakması da mahallemizin umut dolu aydınlık yarınlarını oluşturuyor..

Bekliyoruz efendim !!